Kayıtlar

Kaybetme Korkusu

Ankara'ya yolculuk var bugün. Mesafe önemli malum, jumbo bir otobüs seçtim. Yollarda buzlanma kar gibi sorunlar olmasın diye de gündüz yolculuğunu tercih ettim. Taktım kulaklığımı monitöre, hafiften müziklerle yolu izliyorum, tek kişilik koltuktan.  Yol güzel, yolculuk guzel de ufukta hüzün var. Özlem gidermeye gidecekken, henüz yola çıkmamışken kötü bir haber aldım ailemden; büyük halamı kaybetmişiz. Hastanedeydi ama düzelecek eve çıkacak diye bekliyorduk hepimiz. İnsan hazırlıklı olmayınca küçük bir şoka uğruyor açıkçası.  Hayata karşı kendi imkan ve inançlarıyla direnen, kimseyi dinlemeyen, inatçı bir o kadar da tatlı bir ihtiyardı. Yaşlılığını da asla kabul etmez, yaşını 20 yıl eksik hesaplar, bıyık altından güldürürdü tüm aileyi. Kısacası hayatın zorluklarına, kafasına göre kafa tutan biriydi. O yüzden halamda ölümü hiç hesap etmemiştim. Şuan dinlediğim müzikler de peşpeşe yavaş çalınca iç çektirmeye başladı. Uzun zamandır 'buradayım' demeyen psikolojik yara kabuklarim

Hayatını Epilepsiye Uyarlamak

Birkaç dakika önce elimdeki işi yaparken bir an kendimi sorguladığımı fark ettim. Üçüncü bir gözle durmuş kendime bakıyor ve hayatımdaki değişiklikleri sorguluyordum. Ve konu benden çok yine yeni yeniden epilepsiydi... Sorguya birlikte devam edelim istedim. Üç seneye yakın bir süredir hayatımda büyük değişiklikler yapmışım; iş hayatım, yaşam tarzım, düşüncelerim... Peki neden, nasıl oldu bu değişiklikler?

Anne Baba Her Seydir

Bugün arkadaşımın babasının vefaat haberini aldım. Bitmek bilmeyen korona onu da aldı. Haberini aldığımda ilk düşündüğüm kendi babam oldu. O an göğsüme bir şey oturdu ki arkadaşımın durumunu düşünemiyorum... Farklı illerde olmak sorun değil; 6 saate yanına varmak, sarılmak, acısını hafifletmek var ama lanetli virüs buna bile engel...  Babadan ebediyen ayrılmak, hele ki bir kız çocuğu isen bu inanılmaz bir acı verir insana.  Size hiç olur mu bilmem ama küçüklüğümden beri annemi babamı kaybedeceğim günü hayalen yaşar hıçkırarak ağlarım gizlice. Bu, bazen de farklı sebeplerden ağlarken düşüncelerime girer. Ve o an onlardan uzaktaysam yanlarına gitmeyi, küssem koşup sarılarak özür dilemeyi isterim, zaman kaybetmeden... Sağlığına dikkat etmeyerek saat başı ciğerlerini körelten anneme içten içe kızarım, tam tersi sağlığı için çırpınan babamı da kanatlarımın altına almak isterim, ona gelen bana gelsin diyerek. Herhangi birini kaybetsem hayatım tepetaklak olur bilirim, dayanamam. Işte tam da

Duygudurum Bozukluklarım

Son zamanlarda nöbetlerimde büyük bir değişim yaşadığımı düşünüyorum.   Eskiden her ay bir ya da iki gün, gün içinde peşpeşe beş altı kez nöbet geçirirdim. Bu nöbetler mutlaka aura ile birlikte gelir, bilinç kaybı ile başlar, yarım saatlik dinlenme uykusu ile sona ererdi. Nadiren de sabaha karşı uykuda nöbet geçirirdim. Ailem bu nöbeti uyandığımda anlatınca yarım yamalak da olsa hatırlardım.  Şimdi ise bambaşka... Gün içinde nöbetten eser yok. Bazen aura hissetsem de aura sonrası nöbet gelmiyor. Ayda üç ya da dört defa uykuda nöbet geçiriyorum. Eşim anlatıyor  ama artık hiçbir noktasını hatırlayamıyorum.  En önemli değişim ise kompleks parsiyel nöbetlerin yerini duygudurum bozukluklarının alması... 

Ilk Defa Epilepsiden Uzakta

Bu günlerde pek bir işle uğraşmıyorum. Uyumam gerektiği kadar uyumaya, düzenli yemek yemeye, zihnimi yormadan günlük rutinlerimi yerine getirmeye bolca vaktim var anlayacağın. Madem bu kadar vaktim var, neden uzun süredir bir yazı yazamadım?