Sizi Aurama Davet Ediyorum
Epilepsideki aura beni her zaman etkilemiştir.
Öyle enteresan şeyleri öyle değişik zamanlarda yaşıyorum ki gerçekten
büyüleyici. Yaşadığım hissi benimsedim sanırım, bazen aurayı kendi kendime
oluşturduğumu bile düşünüyorum. Böyle bir olasılık var mı, aura tam olarak
nedir ve nasıl yasanır birlikte araştıralım istedim.
Aura fokal nöbet başlangıcının habercisidir.
Fokal nöbetler beynin belli bir bölümünde oluşuma başlayan nöbetlerdir.
Aurada bilinç yerindedir fakat değişik psikolojik durumlar yaşanır. Korku,
çekingenlik, üzüntü gibi duygu durumları yaşanırken deja vu (yaşanılan anın
daha önce yaşanmışlık hissi), jamais vu (bulunduğun mekanları,
gördüğün kişileri tanıyamama), mikropsi (cisimleri olduğundan daha küçük
görme), makropsi (cisimleri olduğundan daha büyük görme),
depersonalizasyon (kendi bedenine yabancılaşma hissi) derealizasyon
(bulunduğun atmosfere yabancılaşma hissi) gibi psikolojik durumlar da
yaşanabilir. Ayrıca değişik tat, değişik koku alma gibi aslında var olmayan
duyuları da hissedebiliriz.
Aura süresi 30 saniye civarı sürer. Daha sonra nöbet başlar ya da başlamadan
aurayla birlikte sona erer.
Aura bir nevi avantaj diye düşünüyorum. Örneğin aura sürecine girer
girmez ütü, ocak vb. gibi dikkat edilmesi gereken şeyleri kapatıyorum daha
sonra herhangi bir tanıdığımın yanına gidiyorum. Bu açıdan avantaj olarak
düşünülmesi oldukça mantıklı.
Aurayı her hasta yaşamayabilir. Yaşayan hastaların çoğunda da yaşadığı
hisler genelde benzer şekilde tekrarlanır. Bendeki aura durumları nöbet
sayıma göre değişiyor. Eğer uzun süre sonra ilk defa olduysa (ne yazık ki bu
süre en fazla dört haftayı buldu) kendimi bir sis perdesi arkasına
çekilmiş hissederim, kendime sorular sorarım -neredeyim, ne yapıyorum,
güvende miyim- yani derealizasyon yaşarım. Ardından korkmaya başlarım.
Korku ise beynin temporal lobundaki amigdalanın etkilenmesi ile ortaya çıkan
bir durummuş. Amigdala, duygusal hafıza ve duygusal tepkilerin
oluşumunu sağlıyor. Başta korku olmak üzere, duyguların denetiminden sorumlu
küçük bir bölüm. Korkmaya başlar başlamaz içgüdüsel gibi bir tanıdığımı
arıyorum. Bu genelde eşim oluyor. Aura sırasında bilinçli olduğum için
eşimin bulunduğu en son yeri düşünerek oraya gitmeliyim diye kendimi
şartlandırıyorum. Etrafımda ütü ocak gibi kapanacak bir şey var mı diye
kontrol edip eşimin yanına doğru yol alıyorum. Tüm bunların 30 saniye içinde
yaşandığına inanabiliyor musunuz?
Eğer nöbetlerim ardarda geldiyse ileriki yaşanan auralarda, bu durumların
üzerine, değişik tat, değişik koku alma durumları da eklenebiliyor. Ve
alıştığım için artık korkmuyorum, nöbet sayısı çoğaldı diye genelde
ağlıyorum. Yani amigdalam her halükarda dürtülmüş oluyor.
Mikropsi, makropsi gibi durumları pek yaşamadım. Ama depersonalizasyon ve
derealizasyon bana normal zamanlarda dahi uğrayabiliyor.
En basit örnek bir otobüstesiniz karşınızdaki kişiye bakarken kendinizi
birden oymuş gibi hissedip onun duygularını hissettiğinizi düşünüyorsunuz,
yaşadıklarını hayal ediyor yaşayacaklarını planlıyorsunuz. Veya sokakta
yürüyorken bir evin penceresine bakıyorsunuz diyelim, kendinizi bedeninizden
ayrılmış uçarak o pencereden içeri girdiğinizi düşünüyor ve odayı
geziyorsunuz. Normal zamanda böyle şeyler yaşayabiliyorum. Eğer kendimi o
ruh halinden çıkarmazsam bu bazen auraya dönüşüyor gibi hissediyorum.
Korkarak o durumdan kendimi silkeliyor normale dönüyorum.
Aurayı ben başlatıyor olabilir miyim diye çok düşündüm. Buna dair tıp
kaynaklarında herhangi bir bilgiye rastlamadım. Aura sandığım duygu durumu,
hiçbir zaman nöbete dönüşmedi ve her zaman kolaylıkla o durumdan
kopabiliyorum. Bu yüzden hissettiğim şey aura olmamalı. Yaşadığım her
depersonalizasyonda aurayı yaşadığımı sanarak kokuyorum sanırım, durum
bundan ibaret.
Yaşadığımız değişik duygu durumlarını, psikolojik olayları veya başka türlü
bünyemize ters düşen herhangi bir durumu inceleyerek, araştırarak aslında ne
olduğunu öğrenmek insanı rahatlatmıyor mu sizce de? Bazen iyileşmemize bile
yarayabiliyor. Araştırmak, öğrenmek bir nevi o durumu yenme güdüsüdür.
Hiçbir zaman pes etmeyin.
Bilgiyle kalın...
Yorumlar
Yorum Gönder