İnsan kendi canını neden acıtır diye düşünürdüm.
Hani kolları çizik dolu insanlar...
Ölmek değil de canını acıtmaktır amacı. İlk defa bugün canımı acıtmak istedim, aklımdan ilk geçen keskin bir alet bulmak ve etimin herhangi bir yerini yaralamak. Acı duymalıydım çünkü suçluydum. Belki açtığım yaranın izini her gördüğümde, çizerken yaşadığım acıyı hissederek bu hatayı bir daha yapmam diye düşündüm.
Kocamla yaşadığım her kavganın sonrasındaki barışma konuşmalarında, hep bir kusurum çıkıyor ortaya ve kavga sebebimiz bu kusurlar oluyor. İçimde köpüren sinir öyle büyük ki mutlaka bir şeye zarar vermeliyim diye düşünüyorum. Buna karşı koymaya çalıştığım zaman ise sakinleştiğimde tenimde tırnak izleri buluyorum. Normal değil biliyorum ama durmuyor içimdeki sinir. Karşı koymak mümkün değil...
Hep benim suçlu çıkmam kendimden nefret etmeme sebep oluyor. İçimdeki karşı konulamayan asabiyet hali, bu nefretten kaynaklanıyor. Evlenerek ona haksızlık ettiğimi, yaşamasam daha mutlu olacağını düşünüyorum. Benim ise huzura ereceğimi... Ağlamaktan, sinirlerimi kontrol etmeye çalışmaktan çok yoruldum. Aklımı kaybetmekten korkuyorum....
Epilepsinin yarattığı kusurları her insan kabul edemez, anlayış gösteremez. Bazen konuşamazsın mesela, kelimeler beyninin bir yerine saklanir, cümleye koymaya çalışırsın ama bulamazsın. Aklında cümleyi toparlarken düşündüklerini karşı taraf sanki anlıyormuş gibi konuşmaya ortadan başlarsın. Bir kavgada kendini savunurken yetmeyen hafizana ne demeli? Kavganın başında neye sinirlendiğini bile unutabilirsin. Özür diler, dikkat edeceğini söylersin ama unutur hatanı defalarca yinelersin. Bazen kavganın ortasında kahkaha bile patlatabilirsin istemsizce, e tabi karşı tarafın ne kadar sinirleneceğini tahmin etmek cok da guc değil. Ya ilaçların yarattığı asabiyet... Herkese düşman gibi bakar nefret edersin bazen; insanlardan, hayattan, yaşamaktan. Daha bir sürü şey... Tüm bu değişken ruh hallerinize, kusurlarınıza anlayış gösterip saygı duyacak bir eş gerekir ki zor bulunur azizim. Bulduysanız ona iyi bakın, sakın bırakmayın derim.
Nefret ettiğim şey kendim değil biliyorum, hastalığım. Sorun şu ki aklımı başımdan aldığı zamanlar kendimi kaybedip hayatımdan vazgeçmekten korkuyorum.
Ben bu değilim. Yaşamayı seviyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder